SATICI ÇOCUK



Hava soğuktu.Şubat ayı kışın bütün donduruculuğunu gösteriyordu İstiklal caddesinin üzerinde.Yaklaşık iki saat önce soğuğa rağmen insanlarla dolu olan cadde şimdi boş sayılırdı.Amaçsızca bir yukarı bir aşağı gezinenler insanlar neredeydiler şimdi.Herhalde evlerine gitmişler,sıcacık yataklarında yatıyorlar ve yarın akşam yine buraya gelmenin planlarını kuruyorlardı.Fakat istiklalde gezerlerken yanlarına,ya bir paket sakız,yada bir iki kağıt mendil satmak için yaklaşan minicik elli küçücük çocuklar giriyordu rüyalarına şimdi onların.Kimdi bu çocuklar,evleri yok muydu ki onların bu soğukta gecenin yarıları satıcılık yapmaya çalışıyorlardı.Onların anneleri babaları neredeydi.
     Kart buraya girmiyor dedi küçük Sedat.Sekiz yaşındaydı.Bu yaşta düşmüştü hayatın acı kollarına.Her gece burada yani istiklalde küçük paketler halindeki sakızlarını satmaya çalışır,herkes gidincede bir iki arkadaşıyla birlikte sabahı etmek için yer ararlardı.Yolda bir telefon kartı bulmuşlar,bu kartla bankamatik giriş kapısını açmaya çalışıyorlardı.Bir açabilseler uyuyabileceklerdi.İçeride kalorifer vardı ve sıcaktı.Yerde yatabilir ve uyuyabilirlerdi.Yarın akşama da Allak Kerim.
     Sedat ailesini bilmiyordu.Polis onu bir kişinin ihbarıyla bir cami kapısında bulmuştu.Altı yaşına kadar bir çocuk evinde büyümüş sonra da kaçmıştı.Hayat onun o küçücük ellerine görünmez bir kelepçe vurmuştu daha o yaşta.Çalışıp karnını doyurmaya çalışıyordu,iki yıldır istiklal eviydi onun.Yaz ayları çok güzel geçiyordu.Sıcak olduğu için her yerde sabahlayabiliyor,üstelik satışları da iyi oluyordu.Bir başka coşkulu oluyordu yaz aylarında istiklal.Kimbilir belki de kendi öz annesine yada öz babasına bir paket sakız satmıştı burada o kalabalıkta ama bilemezdi ki.Onları hiç görmemişti anne ve babası olarak.O, yatacak bir yer bulduğunda çeşitli düşüncelerle uyumaya çalışıyordu.Etrafına baktığında binlerce insan görüyordu.Bunların hepsi neden kendisi gibi sakız satmıyor,üşümüyor yada acıkmıyordu.Neden üstleri temizdi,yüzleri gülüyordu.Yada kendisi neden onlar gibi değildi.Üzeri yırtık pırtıktı,üşüyordu ve her akşam yatmaya bir yer bulması gerekiyordu.Onun suçu neydi.Annesi babası neredeydi.Yarın çok sakız satacak,çok para kazanacak,iyi bir yemek yiyecekti.Hem o şekerlerden de alacaktı kendisine.Her gece yatarken bu düşüncelerle uyuyakalıyor,sabahta donmuş bir şekilde ya biri uyandırıyor yada kendisi uyanıyordu.
     Sedat küçük olmasına karşın iyiyi kötüyü ayırt edebiliyordu.Kendisine bir takım sözler vermişti.Diğer arkadaşları gibi sigara içmeyecek ve hırsızlık yapmayacaktı.Hele hele Nevzat gibi torbalara yapıştırıcı doldurup derin nefeslerle kendinden geçmeye çalışmayacaktı hiçbir zaman.Kötüydü bunlar.Kazandığı para az da olsa yapmayacaktı bunları.Şu köşede gitar çalarak para kazanmaya çalışan Sinan ağabeyine ne kadar da özeniyordu.Keşke onun da bir gitarı olsaydı ve çalabilseydi.Bazı geceler uzun uzun dinlerdi Sinan'ın gitarını.Şarkılar hoşuna gider,kendinden geçerdi Sedat.Sinan ağabeyi belli bir saatten sonra gitarını toplar eline alır ve giderdi.Bazı geceler gelmezdi.Hem onu hiç sağda solda yatarken görmemişti Sedat.Belki de bir evi vardı onun ve oraya gidiyordu.Aslında Sedat gitarist olmak istiyordu daha o yaşlarda ama bunu kendisine telaffuz edemiyordu.Herhalde bunun için çok çalışıp çok sakız satması gerekiyordu.Sekiz yaşındaydı daha,çocuktu.Elindeki sakızları satarken tüm çocukluğuyla oyunlar oynuyordu.Boş bir kola kutusu topu olurdu bazen,yada patlamamış bir balon bulup onunla oynardı.Çoğu zaman karnı acıkır,parası yoksa hep su içerdi.Diğer arkadaşları gibi satış sırasında ısrarcı da değildi kendisi.Satmak ister,alırlarsa alırlardı.Almazlarsa başka birine giderdi.Geçen ay bir defasında üç kutu sakız satmıştı zenginin birine.Ne yapacak acaba diyede uzun uzun düşünmüştü o sakızları o zengin kişinin.Belki de kendisine acımıştı da o yüzden almıştı.Ama ne olursa olsun o para bir iki akşam iyi yemek yemesine yetmişti Sedat'ın.Bir gece bir kadına sakız satmak isterken farkında olmadan "anne" deyivermişti.Ne kadar da sıcak gelmişti bu sözcük kendisine.Belki birine ilk defa söylüyordu Sedat bunu. "Anne". Kadın bunu ya duymamıştı,yada duymamazlıktan gelmişti ama iki paket sakız almıştı kendisinden.O geceden sonra ne zaman bu sözcüğü kullansa bir iki paket sakız satıyordu Sedat.Sihirliydi bu sözcük onun için. "Anneciğim sakız ister misin".Baba kelimesini bilmiyordu.Belki de biliyordu ama söylemek istemiyordu.Anne daha güzeldi.Daha sıcaktı.Hem bir annesi olsa ona sıcacık davranmaz mıydı.O da bu sıcaklığı ne zaman hissetse bu sözcüğü kullanıp bir iki paket sakız satıyordu.
     Hava soğuktu.O sabah bir bankanın önünde iki polis otomobili durmuş ileriden gelmekte olan ambulansı bekliyordu.Bankamatiğin giriş kapısının önünde iki çocuk yatıyor,hiç kıpırdamıyorlardı.Polisin biri de küçük çocuğun elindeki telefon kartını inceliyordu.Meraklı kalabalık her zamanki yerini almış olan biteni izliyorlardı.Ama biri vardı ki,elinde gitar kutusuyla gözündeki yaşı silmeye çalışıyordu.Sinan'dı bu.Tanımamasına rağmen tanırdı Sedat'ı.Ne zaman istiklalde gitar çalsa bu çocuk onu saatlerce dinler,şarkıların sözleriyle kendinden geçerdi.Ölmüştü Sedat.Vücudu sekiz yıl dayanmıştı açlığa,zorluğa,soğuğa.Peki Sinan ne kadar dayanabilecekti.Sekiz yaşındayken o da Sedat gibiydi aslında.Sedat gibi üşümüş,Sedat gibi acıkmış,Sedat gibi uyumuştu sağda solda.....

 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol